Datça’da Nasıl Bir Belediye Yönetimi İstiyoruz


Datça Demokrasi Platformu, bir süredir yaklaşan yerel seçimlerde Datçalıların, birlikte kent yönetimine dair taleplerini topluyor, kentlilik hakları üzerine atölye çalışmaları düzenliyor ve isteyen belediye başkan adayları ile kamuya açık soru cevap söyleşiler düzenlenmesine katkı sunuyor. Düzenlediği bu etkinliklerde birçok sorular soruldu, talepler dillendirildi.


Dillendirilen talepler arasında 2 başlık öne çıktı:
1- Belediye Başkanlığının kamucu bir anlayış yerine adeta bir şirketi yönetir gibi, sadece projeci, sadece içi boş kalkınma-tüketim-refah laflarıyla doldurulmuş neoliberal politikaların hüküm sürmesi
ile
2- Halkın yönetime doğrudan katılımını sağlayan toplumcu-kamucu belediyecilik yerine tek adamcı zihniyetin yerleşmesine dair itirazlar çokça yapıldı…

Bu ve daha sayılabilecek birçok soru ve taleplerle birlikte Datça Demokrasi Platformu, Yerel Seçimlere dönük tutum belgesini açıkladı. Açıklamanın kapsamı:

DATÇA DEMOKRASİ PLATFORMU 2024 YILI YEREL SEÇİMLER TUTUM BELGESİ
Biz, herkesin eşit yurttaşlık haklarına sahip olması ve barış içinde bir arada yaşaması, temel
demokratik hak ve özgürlüklerin sağlanarak insanca çalışma ve yaşam koşullarının garanti altına
alınması; tür, yaş, cins vb. ayırmadan tüm canlıların, doğanın ve kültürel varlıkların her tür sömürü
ilişkisinden uzak tutulması temelinde yerel ve yerinden yönetimi öne çıkartarak karar alma
süreçlerine halkın da meclisler temelinde örgütlenerek katılımını sağlamayı, yerel yönetimlerin
demokratikleştirilmesini savunan bir güç birlikteliğiyiz.
Savunduğumuz değerler etrafında bir araya gelen siyasi partilerin Datça ilçe örgütlerinden, siyasi
oluşumlardan, kitle örgütlerinden ve bireylerden oluşan geniş katılımlı ve bağımsız sivil bir inisiyatifiz.
Son yıllarda Datça’da eşitlik ve özgürlük talebini yükseltmek, adaletsizliklere ve anti demokratik
uygulamalara karşı dayanışmayı büyütmek, bu topraklarda yaşanan haksızlıklara ve katliamlara hafıza
olmak ve pek çok alanda kentimizin, doğamızın, kuşların, balıkların, sokak hayvanlarının yani tüm
canlıların korunması için eylemler düzenledik, mücadele ettik. Her alanda çok sevdiğimiz Datça’mızın,
doğamızın ve halkımızın yararını savunduk, elimizden geldiğince haklarını koruduk!
Rant ve talana yönelik imar planlarına dur dedik.
“Sahiller halkındır! Orman yangınları ve diğer tüm doğal afetlerin açabileceği zararlar önlenebilir!”
dedik.
Depremden zarar görenler için dayanışmayı büyüttük.
Elektrik, su, barınma vb. tüm temel ihtiyaçlara getirilen zamlara karşı isyanımızı dillendirdik.
Kadına, çocuğa, emekçiye, emekliye kısaca tüm yurttaşlara karşı şiddete hep birlikte hayır dedik.
Çocuk, genç, yaşlı olsun kadın, engelli, emekli olsun her bir kişi için eşit yurttaşlık talebini dilendirdik.
Bugün ise 2024 Mahalli İdareler seçimleri eşiğindeyiz.
1980’li yıllardan sonra dünya ve ülkemiz kentleri neoliberal politikalar eşliğinde talan edilmeye
başlanılmış, sermaye tarafından yaşam alanlarımızın kendisi kullanım değeri yerine değişim değeri
üzerinden ele alınmış ve bizzat mekânın kendisi, yani kent ve doğa bir kar aracı olarak kullanılmaya
başlanılmıştır. Bu süreç ile birlikte mahalli idarelerde de bu durumu destekleyen hatta
organizasyonunda bizzat yer alan yaklaşımlar gelişmiş, birçok belediye de hizmet üretmekten çok bu
sürecin aktörü ve işbirlikçisi olarak yer almış, belediyelerin ana görevi olan kamusal hizmetlerin
sunumuna ilişkin işler de taşeronlar vasıtasıyla gerçekleştirilmeye başlanmış, sonuç olarak belediyeler
halktan koparılmışlardır.
Bu durum sadece sağ politikalar ile yönetilen belediyeleri de aşarak kendini sosyal demokrat olarak
tanımlayan alanlara da sirayet etmiştir. 1970’lerin toplumcu belediyecilik söylemleri yerine
pazarlamacı, tek adamcı, sermayenin sözcülüğünü üstlenen, kamusal hizmetleri hizmet alımı –
taşeron sistemi yoluyla sunmaya çalışan piyasacı anlayış egemen hale gelmiştir.
NASIL BİR YEREL YÖNETİM MODELİ İSTİYORUZ?
Belediye başkanlıkları mevcut haliyle tek bir kişiye bağlı yönetimlerdir ve 5 sene boyunca tek bir
insana, onun ve yakın çevresinin gündelik fikirlerine bağlıdırlar. Her ne kadar belediye meclisini
seçiyor olsak da yönetsel ve fiili olarak belediye tek bir kişi tarafından yönetilmekte, sadece bir kişinin
dediği yapılmaktadır. Belediye başkanınca meclise getirilen teklifler ise, meclis çoğunluğuna sahip ise
doğrudan onaylanmakta, çoğunluğa sahip değil ise doğrudan reddedilmektedir. Bu anlamda
belediyeler tek adam rejiminin olduğu bir yönetim sistemidir.
Diğer taraftan bizim İlçemizde ve birçok ilçede belediye ile ilişkileri en güçlü olan kesim müteahhitler
olarak öne çıkmakta, kararlar inşaat sektörü temsilcilerinin beklentilerine göre alınmakta ve
belediyeler ranttan beslenen bu kesimlerin uğraş alanı olarak işlemektedir. Belediye başkanları da
kararlarında bu kesimin çıkarlarını dikkate almakta, en azından onların beklentilerinin karşısında bir
pozisyonda yer almamayı tercih etmektedirler.
Oysa belediyeler, kentin temel yerel ihtiyaçlarını ve düzenini sağlar iken kentin ve doğanın
geleceğinin toplumun çıkarları yönünde belirleyen ve şekillendiren kurumlardır. Bu sebeple belediye
karar süreçleri topluma ve demokratik kitle örgütlerin, meslek odalarına, platformlara, çevre
derneklerine, yerel platformlara açık bir hale getirilmeli, mahalle meclisleri oluşturularak halkın karar
süreçlerine bizzat katılımın sağlanmalıdır. Bu sebeple halkın, demokratik kitle örgütlerinin,
platformların temsil edilebileceği, temsili demokrasi yerine doğrudan demokrasinin içselleştirildiği,
kararların emekçiler ve örgütsüz kesimlerle ortaklaşa alınabildiği, demokratik bir yönetim modelini
savunuyoruz.
NASIL BİR YEREL YÖNETİM ANLAYIŞI İSTİYORUZ?
İnsanın, doğanın çıkarlarının, kültürel ve tarihi mirasımızın korunduğu bir belediyecilik anlayışı
istiyoruz!
Toplumun tüm kesimlerinin sorunlarına, gençlere, yaşlılara, emekliliklere, kadınlara, tüm renklere
ilgili Demokratik Kitle Örgütleri ile birlikte çözüm üreten, bireylere psikolojik ve sosyal gelişim alanları,
yaratıcılıklarını geliştirme – sosyalleşme alanları oluşturan bir belediye istiyoruz!
Temel insan haklarından olan barınma, altyapı, eğitim, sağlık, ulaşım, gıda gibi temel kamusal
hizmetlerin sermayenin tekeline bırakılmasına karşı mücadele eden, bu alanlarda halkçı – toplumcu
bir anlayışı örgütlemeye çalışan, bu temelde projeler üretebilen bir belediyecilik istiyoruz!
Datça’ya sunulacak hizmetleri kendisi üreten, piyasadan satın almayan bir belediye istiyoruz! Üretici
belediyecilik istiyoruz!
“Kaynak yok” diye yakınmayan, kaynağı öz gücüyle yaratacak ve hakkı olan kaynağı almak için siyasal
iktidar üzerinde baskı kuracak bir belediyecilik anlayışı istiyoruz!
Fırsatçılara, rantçılara imkân tanımayacak, gerektiğinde kentsel hizmet piyasasını düzenleyebilecek
bir belediyecilik anlayışı istiyoruz!
Ülkesel ve uluslararası ölçekte toplumcu ve halkçı diğer belediyeler ile iş birliği yapan, onlarla
dayanışma sergileyerek toplumcu belediyeciliği geliştirmek için uğraşan, İnsan Hakları Beyannamesi,
Avrupa Kentsel Şartı, Kentli Hakkı – Kent Hakkı gibi belgelere ve kavramlara duyarlı ilerici demokratik
bir belediyecilik yaklaşımı istiyoruz!
DATÇA DEMOKRASİ PLATFORMU

Demokrasi Platformundan metne dair bir de not paylaşıldı:
Belgenin temelde DDP’nin toplumcu, halkçı, katılımcı ve kapsayıcı bir belediye talebini dillendiren ana belge olarak değerlendirilmesini, bileşenlerinin taleplerini öne çıkartmaya yönelik ayrıca metinler ve çalışmalar planlanmasının hedeflendiğini lütfen göz önünde tutalım. Dolayısıyla taslak metin, bir başlangıç niteliğinde olacak olan ana tutum belgesi olarak değerlendirilmelidir.

1 Responses to Datça’da Nasıl Bir Belediye Yönetimi İstiyoruz

  1. cemakkilic dedi ki:

    Başarılar dilerim. Saygılarımla.

Yorum bırakın