Can Yücel’in Mezarını Kıranların Beraat Etmesini Kınayan Dostları Basın Açıklaması Yaptı


3 Temmuz 2013 tarihinde Datça Adliyesinde görülen duruşmada mahkeme delil yetersizliğinden dolayı Can Yücel’in mezarın kıran sanıkların beraat etmesine karar verdi. Sanıkların cezasız kalması üzerine 5 Temmuz Cuma günü saat 21’00’de Datça Cumhuriyet Meydanında toplanan Can Yücel’in dostları aşağıdaki basın açıklamasını yaparak protestolarını dile getirdiler.

can yücel

Değerli Arkadaşlar.

Sevgili Can Yücel’in bundan iki yıl önce gericiliğin karanlık düşünceli meczuplar tarafından kırılan mezar taşının failleri artık serbest. Mahkeme geçtiğimiz günlerde delil yetersizliğinden bu failleri serbest bıraktı.Sanıklar önce bu eylemi gerçekleştirdiklerini beyan etmelerine rağmen, daha sonra bu ifadeyi polis baskısı ile verdiklerini söyleyerek aklanmışlardır.

AKP’li ilçe başkanının o günlerdeki “Sessiz kalacak değiliz” kışkırtmasıyla oluşan bu saldırı dinci cehaletin hoşgörüsüzlüğünün de göstergesidir. Ülkemizin hemen her alanında gözlenebilen gericileşmenin de tezahürlerinden sadece biridir.

Müslüman, Hristiyan ve Yahudi kabirlerinin birlikte oluşturduğu Datça Mezarlığı, eşi az görülen hoşgörü mezarlığı olarakta bilinir. Burada kimin hangi dinden olduğunun hiç önemi yoktur. Herkes candan bir dostluk içinde yan yana yatar. Bu bize adil bir dünyada, kardeşçe bir arada yaşayabileceğimizin de umudunu vermektedir. Ancak, şeriattan başka bir gerçek tanımayan, her türlü hoş görüden uzak, kendisini dünyanın merkezinde gören, gerici, şeriatçı odaklar, bundan oldukça rahatsızlık duymaktadır.

Halkının, özellikle Datçalıların gönlünde yer etmiş, Datça’yla özdeşleşmiş, haklı bir saygınlığı olan sevgili Can Yücel, gerici iktidarların, Halk düşmanı uygulamaların da karşısında, emekçi halkın çıkarlarından yana, halkın yanında yer alan devrimci bir şairdi. Bu yüzden de hep dincilerin hedefi olmuştur.

İlerici ozanın mezarını kırıp döken sanıkların salıverilmesi, AKP gericiliğinin eseridir. Hedefi Can Babanın kimliği olmakla birlikte, bunun arkasında ilericilere verilmek istenen bir gözdağı mesajı vardır.

Bu nedenle Arkadaşlar, Sanık sandalyesinde oturtulması gerekenler, sanatın düşmanlarıdır, bilimin düşmanlarıdır, şeriatçılıktır- hurafeciliktir. Emperyalizmle işbirliği içinde olan gerici halk düşmanlarıdır. Esas sanık olanlar, heykellere tükürecek kadar bayağılaşan, halkların dostluğunu vurgulayan heykellere “ucube” diyen karanlık zihniyettir.

Esas sanık sandalyesinde olanlar, Resmi polisleri “Allah Allah” diyerek halkın üzerine saldırtan, daha sonra polisin destan yazdığını söyleyecek kadar alçalanlardır. Esas sanık sandalyesinde oturanlar “Halka zehirli gaz sıkmak caizdir” diye fetva verdirenlerdir.

Sanık sandalyesinde oturması gerekenler; hukukun üstünlüğünü AKP’nin çıkarlarına endeksleyenlerdir. 3-5 faşist generalin yaptığı 12 Eylül anayasasıyla ayakta kalmaya çalışan, hatta bu anlamda meşruluğu bile tartışılabilecek olan iktidarlardır.

Son yıllarda gücünü iktidarın halk düşmanı uygulamalarından alan, gerici ideolojik saplantılarla ayaklananların, sanata, Sanatçıya, yönelik saldırıları genel olarak tüm ilericilere demokratlara yapılan saldırının bir boyutudur.

Bu halk düşmanı uygulamaların bir başka boyutu ise, Yapılan hunharca katliamların üstünü örtme çabalarıdır. Bu katliamların unutturulmaya çalışılmasıdır. Gene bir başka boyutu, son yıllarda saldırıların giderek artan devlet terörüne dönüşmesi, daha kitlesel ölümlere yol açma eğilimi göstermesidir.

Roboski katliamı failleri korunmaktadır, Reyhanlı katliamını Suriyeli şeriat yanlısı canilerin işlediği apaçık ortadayken bu failler de serbestçe dolaşmaktadır.

Hepimizin bildiği gibi AKP, Sivas’ta devrimci sanatçıları, aydınları yakan şeriatçı hainlerin cezalarını da zaman aşımına uğratma gayreti içindedir. AKP, bu katliamı yapan sanıkları bırakın cezalandırmayı, onları arsızca savunan sekiz avukatı utanmadan Türkiye Büyük Millet Meclisine sokmuştur.

Başbakanın; önümüzdeki süreçte, gerici, şeriatçı örgüt militanlarını, ilericilere saldırtacağını alenen ima etmesini de kuşkuyla izlemekteyiz.

Tüm bunları göz önüne aldığımızda, Can babanın mezarını yıkanların hiç bir cezaya çarptırılmamaları, AKP’nin yarattığı bu hukuk sistemi sayesinde ellerini kollarını sallayarak gezmeleri, hiçte şaşırtıcı değildir. Yarın, bu gözü dönmüş insanların AKP tarafından ödüllendirilmeleri de şaşırtıcı olmayacaktır.

Onlar Pir Sultanlara, Şeyh Bedrettinlere, Nazım Hikmetlere, Can Yücellere düşmandır.
Değerli ozanımız dediği gibi, onlar sana düşman, bana düşman, düşünen insana düşman. Çünkü artık onlar bir korku içindeler.

Arkadaşlar AKP’nin sonunun başlangıç noktasına geldiğini artık halkımız görüyor.

Ancak, bununla birlikte Ülkemiz ciddi, çok ciddi bir gerici, ümmetçi saldırı altındadır.
31 Mart şeriatçı ayaklanmanın merkezi olan Topçu kışlasını yeniden inşa edip, rant kazanmak saplantıları içinde, ticari merkeze dönüştürülmesine karşı “
Yeter artık” diyen Gezi parkı direnişçilerini, çapulcuları ve bunlara omuz verenleri de bu vesileyle sevgiyle kucaklıyor, kutluyoruz.

Bu gün burada bulunan bizler de, eğer onurumuzla yaşamak istiyorsak, istesek te-istemesek te bu savaşın içindeyiz. Her türlü baskıya, teröre karşı da bu savaşın içinde olmak zorundayız.

Bu nedenle, ne yazık ki Can Babanın kabrine dokunan hain ellerin cezalandırmasını bekleyecek kadar iyimser olamıyoruz. Fakat sanık sandalyesinde oturması gerekenleri halkımız bilincine kazımıştır.

Bu bilinçle sürdürülen hak savaşı, bu bilinçle padişah bozuntularına boyun eğmeme mücadelesi, Can Babanın ruhunu huzura kavuşturacaktır.

Bu hepimizin boynunun borcudur. 

Yorum bırakın