Nöbetler: Muğla’daki Direniş Noktaları


aydın bodur

Muğla’da da, tüm Türkiye’de olduğu gibi küçük bir azınlığın kazancı için toplumun her kesimine yüklenen maliyetler artıyor. Bu girişimler, artık kalıcılaşan toplumsal ve ekolojik saldırılara dönüştü, adeta geometrik bir hızla artıp duruyor. Ancak Muğlalılar, bu saldırılara direnmeyi seçiyor. Kuşkusuz bu direnişlerde birçok parti, demokratik kitle örgütü, sendika ya da STK birlikte mücadele ediyor. Bazen biri öne çıkıyor, bazen öteki; kimi zaman aynı insanlarla, kimi zaman yeni insanlar katarak, farklı mücadele alanlarında birbirini destekleyen direnişler örülüyor.

Son günlerde Muğla’da artan nöbetler, direniş çadırları, düzenli toplaşmaların listesinde hangi yerler, kimler var? Elbette önce Akbelen Direnişi var. “Akbelen Direnişi” aralarında hikayesi en bilindik olanı. Onu izleyen Deştin ve Bayır köylülerinin Çimento Fabrikasına karşı direnişleri var. Son direnişlerden biri Marmaris’te Sinpaş ve Kızılbük GYO’nın, Kızılbükte Milli Park içindeki tahribatına karşı başlatılan nöbet de var sırada… Nöbetler, toplaşmalar sadece bu kadarla sınırlı değil. Mesela Akyaka’da kıyı işgallerine karşı çıkmak üzere, düzenli aralıklarla deniz kıyısındaki şezlongları kaldırmaya giden bir grup Gökovalı var. Bodrum’da ve Muğla’da Gezi Tutsakları için nöbet tutan mühendis ve mimarlar var. Yine Datça’da Berkin Elvan Anıtı önünde, Gezi Tutsaklarına ve haklarından edilmiş mağdurlara karşı adalet arayışında bir yurttaş girişimi de var… Kimbilir belki başka gözden kaçırdıklarımız da vardır!
Bu direnişlerde farklı görüşlerde olmalarına rağmen Muğla Çevre Platformu – MUÇEP içinde örgütlenmiş çevre gönüllülerinin önemli katkıları var. Bu yapı, Dalyan (ya da İztuzu) Direnişinden ya da “Bergama”dan ya da belki çok daha eskilerinden gelen bir mücadele mirasını da içinde barındırıyor. 

Muğla Çevre Platformu – MUÇEP’in işleyiş ve kavrayışı

Bu  direnişlerin, düzenli toplaşmaların, nöbetlerin hemen hepsinde MUÇEP’in ya doğrudan ya da dolaylı katkısı var. MUÇEP içinde barındırdığı farklılıkları ile zenginleşen bir yapı. Farklı alanlarda mücadele eden değişik alan ve görüşte örgütler ve bireyler, 2016 sonu-2017 başında Muğla’daki ekolojik saldırılara karşı bir araya gelerek kurmuş MUÇEP’i (bkz: https://mucep.org/bilesen-destek/). Her farklı kurum ya da kişi, ekoloji mücadelesi içinde farklılıklarıyla bir arada durmaya karar vermiş. Kurulan yeni yapı, herkesin kendisini ifade edebileceği meclisin tek karar organı olması gerektiğini kabul etmiş. Böylece birilerinin yerine geçip vekil eylediği temsili demokrasi terk edilmiş, herkesin sadece kendini temsil ettiği, alınan her kararda söz sahibi olduğu doğrudan demokrasi ilkeleri kabul edilmiş. Eşitlik öne çıkmış,  hiyerarşiye, yukarıdan dayatmalara izin vermeyen bir yapı kurulmaya çalışılmış. Gönüllülük öne çıkmış. Sorun alanları olarak görülen alanlarda görev almak isteyen gönüllüler bir araya gelip ekipleşmiş, böylece meselelerin çözümünde hızlı yol alınması da sağlanmış. Çalışmalarda sunulan yol ve yöntemlerin tamamı herkese açık ve şeffaf olarak yapılması benimsenmiş. Herkes herkese karşı açık ve sorumlu davranmayı ilke edinmiş.  Kararların birlikte alınması, oybirliği ile alınması için tartışma, ikna, değerlendirme süreçleri geliştirilmiş. İtiraz edenlerin görüşlerinin çoğunluk tarafından bastırılmadığı, herkesin anti-tezini dinleyebileceği fırsatlar-ortamlar, bizzat karşıtları tarafından özenle korunmaya çalışılmış.   Böylece itirazların da kararlara işlendiği, ortaklaşılamayan durumlarda da, itirazları da dikkate alarak yol alınabilecek bir yapı ortaya çıkmış (bkz: https://mucep.org/mucep-isleyis-metni/). 

Seçilen örgütlenme biçimi de doğru olmalı ki, giderek Muğla’nın değişik yerel meclislerinde de çoğalmayı başarmışlar. Bugün Muğla’nın çeşitli bölgelerinde iktidarın aynı anda devam ettirdiği saldırılara karşı aynı işleyiş metnini temel alarak karşı çıkan bir sürü MUÇEP Yerel Meclisi ve bir sürü MUÇEPli var. Bu yerel meclislerden gelen gönüllüler, merkezi düzeyde de genel meclis toplantılarını yapıyorlar, önceliklerini tartışıyorlar, birbirlerine destek verdikleri gibi, dışarıdan önerilen birçok etkinliğe de birlikte desteğe gidiyorlar. Destek vermekle kalmıyorlar, toplumun geniş kesimlerinden de destek buluyorlar.

Yürütülen Mücadeleler

Seneler önce Muğla’daki korunan alanların, hem kapladıkları alan olarak ve hem de derecelerinin azaltılmasına yönelik Ekolojik Temelli Bilimsel Raporlara itirazlarla başlayan MUÇEP’in mücadelesi, kıyı işgallerine ve kıyılara musallat olan merkezi hükümetin vakıf görünümlü şirketi MUÇEV’e direnişlerle büyümüş. Datça Kurubük’te, Fethiye’de, Akyaka’da, Marmaris’te MUÇEV’in kıyı işgallerine karşı örgütlenen etkinliklerin ardından Köyceğiz-Sandras’ta, Gökova-Akyaka’da, Datça-Alavara’da korunan alanların derecelerinin düşürülmesine karşı itirazlar geliştirilmesi ve davaların açılması ile sürmüş… Kömürsüz Muğla Çalışma Grubu kurularak Yatağan, Kemerköy ve Yeniköy Santrallerine ve ardından ormanları ya da yerleşim yerlerini yutan kömür madenlerine karşı direnişlere kadar sıçranmış. Başta Bodrum, Marmaris ve Fethiye’de ve diğer ilçelerde yoğun plansız ya da kaçak yapılaşma ve sulak alanlarla birlikte su varlıklarının, ormanların korunmasına dair mücadeleler geliştirilmiş… Ve tabi hemen her ilçede de hemen her zaman kontrolsüz-plansız yapılaşma en büyük problemlerden biri olmuş. Bunlar yapılırken her zaman evrensel anlamda eşitlik, adalet ve özgürlük ilkeleri savunulmuş. Sadece Muğla yerelindeki mücadeleler için değil, Kanal İstanbul için de yürekler atmış, imzalar toplanmış, İstanbul’daki gösterilere ve davalara katılınmış… Maden işletmeleri nedeniyle suya karışan zehirli atıklara karşı mücadele eden İliç’teki yaşam savunucularıyla da yollar kesişmiş… Taa İkizdere’den Munzur’a, Kazdağları’ndan Dersim’e, Çıtlık’tan Şırnak’a orman kesimlerine karşı durulmaya çalışılmış ya da COP 26 ile dünyanın her tarafındaki çevre mücadelelerine İklim Adaleti gözetilerek destek ya da selam verilmeye çalışılmış. Mücadele biçimleri olarak basın açıklamalarından, toplantı ya da mitinglere; imza kampanyalarından ya da sosyal medya yazışmalarından, yetkililere şikayet amaçlı ziyaretlere kadar; olmazsa açılan davalardan, savcılığa suç duyurularına varıncaya kadar her yol denenmeye çalışılmış, hala da çalışılmakta… Yetmediğinde alanlara da çıkılmış… inatla ve umutla direnmeye devam edilmiş.

Gelelim direnişlere

Akbelen Direnişi: İkizköy ve çevre köylülerin mücadeleleri, Yenişehir ve Kemerköy Termik Santrallerinin 90’ların başında kuruluşuna kadar uzanıyor aslında.  İkizköy’deki mücadele, 4-5 yıl önce MUÇEP’in “Kömürsüz Muğla” etkinlikleri ve yine bu grubun içinde yer alan Deniz Gümüşel ve birkaç arkadaşının CANEurope desteği ile derledikleri “Kömürün Gerçek Bedeli” raporu ile tekrar alevlenmiş (bkz: https://www.komurungercekbedeli.org/#bedeller). Rapora MUÇEP’le birlikte, Muğla’daki ÇMO ve Tabip Odası gibi birçok meslek örgütü, yerel dernekler,  Doğanay Tolunay, Doğan Kantarcı, Ali Osman Karababa gibi üniversite hocaları da destek vermiş, yerel dernek, ormancılar, çevreciler, tek tek yurttaşlar da desteklerini esirgememiş. Raporu okuyunca kömürlü termik santrallerin soluduğumuz havanın ötesinde, toprağımızı, suyumuzu, gıdamızı, sağlığımızı, toplumsal yaşamımızı tehdit eden büyük bir tehlike olduğunu derli toplu bir şekilde anlıyoruz.  Rapor, tehlikenin sadece Muğla ile sınırlı olmadığını, tüm Türkiye’yi, komşu ülkeleri ve hatta tüm dünyayı etkilediğini de gözler önüne seriyor.

MUÇEP, “Kömürsüz Muğla” diyerek termik santrallerin ve kömür ocaklarının kapatılması ve bölgenin acilen rehabilite edilmesi için siyasi partiler, sendikalar, dernekler, tüm toplumsal kesimlerle birlikte, İkizköy ve Turgut’ta toplantılar, konserler düzenlemiş (bkz:  https://mucep.org/komursuz-mugla-icin-iklim-grevi/ ;  https://mucep.org/muglalilar-komursuz-mugla-icin-mucadeleyi-yukseltiyor/ ;   https://mucep.org/milasta-kuresel-iklim-grevi-etkinligi/)… Konuyu tekrar gündeme taşımış ve hala da devam ediyor. Sonradan kurulan Milas Meclisi İkizköy’e sık sık ziyaretler yapıyor, etkinliklerini sürdürüyor.
Bir süre sonra İkizköy’deki yerleşik halk da sorunlarını kendileri çözmek üzere örgütleniyor ve İkizköy Çevre Komitesi devreye giriyor. Konuyu sürekli Türkiye’nin gündemine taşıyorlar. Fiili saldırılarla birlikte, bir yıldan uzun süredir Akbelen Ormanları ve tüm Muğla’nın kömür belasından kurtarılması için çadır kurup nöbet tutuyorlar, davalar açıyor, ormanlarına sahip çıkmaya çalışıyorlar… Akbelen artık tüm Türkiye’de belli başlı direniş alanlarından biri…

Bayır Çimento Fabrikasına karşı direniş: Bir yıldan uzun bir zamandır Akbelen Ormanları için fiili olarak alanda sürdürülen direnişe birkaç ay önce Deştin ve Bayır köylüleri ile birlikte tekrar başlatılan Çimento Fabrikasına karışı direniş çadırı da eklendi. Fabrikanın hem yapım aşamasında ve hem de işletmeye alınması sırasında bölgeye vereceği zararlar saymakla bitecek gibi değil: toprağın verimine, yeraltı sularına, soluduğumuz havaya ve dolayısıyla insan ve her türlü canlının sağlığına sayısız zararları var. Aslında bu Çimento Fabrikasına karşı direniş de, Deştin ve Bayır Köylüleri tarafından taa 1993’lerden beri yıllardır sürdürülmeye çalışılıyor. 2006 yılında ÇED olumlu kararı verilmiş, karar 2016’da mahkeme yoluyla iptal ettirilmiş olmasına karşın yasaların arkasından dolaşılarak, Menteşe Belediyesinden ruhsat da alınarak yapımına başlanmış.
Muğla Çevre Platformu – MUÇEP Menteşe Meclisi, Deştin ve Bayır halkı ile birlikte, Menteşe Kent Konseyini de dahil ederek şu anda direniş sürdürülmekte (bkz: https://mucep.org/bayir-cimento-fabrikasina-karsi-itiraz-var/).

Marmaris Kızılbük Direnişi: Sinpaş GYO, Kızılbük GYO ile birlikte Kızılbük’te Milli Park’ı da işgal ederek yapımına başladıkları çok katlı otel ve devre mülk tatil sitesinin de geçmişi eskilere dayanıyor. Hattat Holding tarafından yapılmaya başlanan inşaat tepkiler nedeniyle durmuş ve ardından Hattat’ın iflası ile inşaat uzun süre uyumaya bırakılmıştı. Sinpaş birkaç yıldır inşaatı kapasitesini de artırarak ve çevreye verilen zararı adeta misli misli artırarak devam ettirme yolunu seçti. Çevreciler Çed Gerekli değildir kararına karşı davayı kazandı. Ancak inşaatın sürdürülmesi dolayısıyla Marmarisli çevreciler, Milli Parkın girişinde direnişe başladı. Muğla Çevre Platformu tüm Muğla çapında inşaatı hukuksuzca devam ettiren ve göz yumanlara savcılık üzerinden suç duyurularında bulunarak direnişe destek veriyor (bkz: https://mucep.org/sinpas-ve-kizilbuk-gyo-hukukun-ustunde-midir/).

Akyaka’da kıyı işgallerine karşı oturma eylemleri: MUÇEP Gökova Meclisinin geliştirdiği ve aralıklarla yaptığı bir nöbet de, kıyı işgallerine karşı Şezlong Kaldırma Etkinlikleri. Haftanın belirli günlerinde toplanarak şezlonglarla işgal edilen sahillerde şezlongları kaldırmaya, denize girmek için kendilerine yer açmaya çalışan MUÇEP gönüllüleri bu etkinliklerini sık aralıklarla tekrarlıyorlar.

Muğla’daki Adalet Nöbetleri: TMMOB-Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği ve bağlı odalarının başlattığı Gezi Tutsakları için Adalet Nöbetleri, hem Muğla ve hem de Bodrum Mimarlar Odasında her Salı ve her Çarşamba sürdürülüyor. MUÇEP’in çeşitli meclislerinden kalabalık katılımcılarla TMMOB’nin bu nöbetlerine katılımlar sürdürülüyor (bkz: https://mucep.org/birlikteligimiz-gucumuzdur/).

Bu nöbetlerle birlikte, bizzat Datça MUÇEP Meclisinden de katılımcıların da içinde olduğu Datça Yurttaş İnisiyatifinin, Datça Berkin Elvan Anıtı önünde başlattığı insan için, su için, toprak ve hava için direnen Gezi tutsaklarına ve haklarından edilmiş her mağdura adalet talebiyle başlatılmış Salı Buluşmaları da devam ettiriliyor. Haksız yere tutsak edilen Gezi Direnişçilerine olduğu kadar Canan Kaftancıoğlu ya da Can Dündar’dan, Selahattin Demirtaş’a ya da Selçuk Kozağaçlı gibi birçok hak savunucusu ve siyasetçinin ya da Aysel Tuğluk gibi işkence ya da eziyete uğratılan hasta tutuklulara, adalet arayışlarında ses vermeye çalışıyorlar. Temmuz ayının son haftası Suruç Katliamında katledilenlere ve ailelerine adalet teması ile toplanılmasının ardından, Ağustos başında da HDK Muğla Meclislerinde yan yana durdukları arkadaşlarının gözaltına alınıp tutuklanmaları nedeniyle adalet taleplerini yükseltmişlerdi (bkz: https://datcagundem.wordpress.com/2022/08/02/datcadan-geziyle-dayanisma-ve-arif-fusun-hilale-mektup/). 

Onlar saldırdıkça direniş alanları çoğalıyor. Şairin dediği gibi: “teslim olmamakta bütün mesele

Yorum bırakın